Hazırladığım poster ise; birinci sınıfta iken architectural geometry dersinde tasarladığım örüntünün fikir olarak revize edilmesi diyebilirim.Şöyle ki biz bu örüntüyü gerçek boyutlarıyla üretme kararı almıştık ancak üretimde kullanacağımız oluklu mukavvaları,kesin olarak örüntüye ulaşabilmek için satın almayı tercih etmiştik,oysaki oluklu mukavva dediğimiz şey bildiğimiz koli kartonu,her yerden toplanabilir.İşte benim posterde bununla ilgili;karton gibi malzemeler geri dönüşüme gönderilmeden yeni tasarımlarla kamusal alanlarda kullanıma açılabilir ve daha sonra geri dönüşüme gönderilebilir. "the secondhand pavillion!"
İşte mimarlık böyle mükemmel bir iş,proje hiç bir zaman sona ulaşamaz, yıllar sonra onu yeniden yorumlarsınız.Sıralama "tüketme-üretme-geri dönüşüm" iken "geri dönüşüm-üretme-geri dönüşüm" olur ve siz %100 üretirsiniz.Mimarlık,var olanı dönüştürmek,tüketmemek.. bu iş sevilmez mi?
Peki Dublin'de neyi dönüştürdük? Casıno at Marino, 1755 de iskoç mimar William Chambers tarafından neo classic tarzında tasarlanmış irlandalılar için çok önemli bir ev.11 ayrı ülkeden 22 öğrenciyle birlikte casino Marino'yu Dublin kalesinin hemen yanında bulunan parkın içinde yeniden yorumladık.yeni pavilion da neo-classic süslemelerin yerine iplerle soyut temsiller,şaşalı kolonlar yerine,işlenmemiş ağaç kütükleri ve tüm bu sistemi ayakta tutacak bir bağlama yöntemi tasarladık.Dublin'in her an yağmurlu havası bize şehrin göbeğinde doğayla baş etmeyi öğretti.Öyle ki sona yaklaştıkça, havanın kokusundan ne zaman yağmur yağacağını ve ne zaman duracağını bile anlar olmuştum. Buradan mimarın deneyim ve öğretilerine konuyu bağlayabilirim ama yapmayacağım,görüşürüz...
Tutorımız Douglas'ın oğluya Da vinci'nin "man and god" tablosu gibiyiz |